Site icon Ajanda İstanbul

Bülent Ayyıldız: Çok kıymetli eserler er ya da geç su yüzüne çıkacaktır

Bülent Ayyıldız

Bülent Ayyıldız

Röportaj: Elif Soykan

ÇOK KIYMETLİ ESERLER ER YA DA GEÇ SU YÜZÜNE ÇIKACAKTIR

Durun Yanlış Anladınız, Gölgesiz Matiz, Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil kitaplarının yazarı Bülent Ayyıldız ile Türk edebiyatını, çok yönlü üretimlerini, yazarlığı ve yazmayı konuştuk.

Yerli fantastik eserler son dönem değişime uğradı

Fantastik türde eserler veren bir yazar olduğunuz için öncelikle buradan başlamak istiyorum. Türk edebiyatseverler Türk yazarların ürettiği bilim kurgu eserlere karşı önyargılı mı? Bu alanda günümüz Türk edebiyatını nerede görüyorsunuz?

Evet, yerli fantastik/bilimkurgu yazarlarına karşı bir önyargı var görünüyor. Bunun temelinde yatan sebepler Tanzimat dönemi edebiyatına kadar gider. Yukarıdan inme bir modernleşme çabası, ısrarla realizmin üzerinde durma, doğu kaynaklarını öteleme gibi meseleler bizim batılılaşma serüvenimizle paralel gidiyor. Tabii evvelden gelen bu arızaların günümüze kadar yansımaları var. Doğu daha mistik, daha metafizik, daha ruhani görünürken şu an fantastik türdeki en iyi örnekler Batı’dan çıkma. Bunun da sanayi devrimi, savaşlar, teknolojik ilerleme gibi farklı sebepleri var. Günümüze dönecek olursak, okurun yerli yazara güvenmemesinin haklı sebepleri var. Bir dönem yerli fantastik diye okuduğumuz şeylerin çoğu kopyala yapıştır tarzı devşirilmiş eserlerden ibaretti. Ancak bu durum son dönem değişime uğradı. Kendi kimliğine, diline, anlatısına kavuşmuş eserler bulmak artık mümkün.

Yazar okurda karşılık bulma derdinde değildir

Yazarın çevresi ve geldiği kültür üretimlerini ne şekilde etkiler? Kimlik arayışıyla ilgili kurmacalar revaçta bir yandan da. Bunu neye bağlayabiliriz?

Yazarın çevresi, kimlik ve kültür iç içe geçmiş olgular. Sadece fantastik değil, hangi türde olursa olsun, yazarın yazma sebebi kendini ya da bir şeyleri ifade etme derdi, ve bunu en iyi yazarak yaptığını düşünmesidir. Haliyle, çevresi, tarihi, kültürü yazılarını bu açıdan etkileyecektir. Determinist çerçeveden baktığımızda da insan aşina olduğu şeyi, gördüğünü yazar. Böylece kimliğiyle ilgili bir anlatı kendiliğinden oluşur.

Kimlikle ilgili kurmacalara gelince, bu noktada da bir tavuk yumurta ilişkisi var. Yazar kendi derdini aktarmaya çalışırken, farkında olmadan kimliğini de yansıtmış oluyor. Öte yandan, bir metnin beğenilmesi de orijinalliğe ve dolaylı yoldan kimliğe bağlı olduğun için, kimlik temalı eserler de talep görüyor. Tolkien gibi yazmanın bize bir faydası olmaz. Çünkü Tolkien’in çıktığı coğrafya, yaşadığı kültür, kendine edindiği dertler, anlatmak istediği meseleler bizim coğrafyamızın okurunu çekmeyebilir. Zaten onu taklit etmek, dilde ve hikayede bir yapmacıklığa sebep olacağı için edebi değeri nakıs kalacaktır.

Yazar okurda karşılık bulma derdiğinde değildir, bunu dert edinmeden kendi kimliğini, günlük hayatının ve içinde yaşadığı toplumun yazdığı eserlere yansıması doğal bir süreçtir.

Her eylem tekrarlansa da tekrar edilmez sonsuz bir düzlemde uzayıp gidiyor

“Her eylem bir tekrardır ve tekrarlama eylemi sona ermiyor” demişsiniz. Bu tekrarlar tamamlanmaya duyulan ihtiyaçtan mı?

Evet, her eylem bir tekrardır. Bunu makro yapılardan mikro yapılar kadar her yerde görebiliriz. En basit haliyle, insan doğar, büyür ve ölür. Bu bilindik bir tekrardır. Daha detaylara girersek, insanların aşık olması, arzuları, üzüntüleri, mantık yürütmeleri tekrardan ibarettir. Makro yapılarda, her gün güneş doğar, dünya döner vesaire. Tekrarı olan yapılara ihtiyacımız var. Hatırlamak, anlamak ve öğrenmek için tekrarlar şarttır. Öte yandan “bir nehirde iki kez yıkanamazsın” sözü de tekrarların ne kadar biricik ve benzersiz olduğunu gösterir bize. Bu bağlamda, her tecrübe tekrarlanamaz bir anı barındırır. Bizi geliştiren şey de bu tekrar ve eşsizlik mekanizmasıdır. Tekrarın can sıkıcı ya da varoluşçuluğa götüren bir şey olduğu sanılmasın.

Her sabah kalkıp, aynı şeyi yapıyoruz. Her gün işe ya da okula gidiyoruz, ama bu tekrarlar deneyimlenirken, aynı kurguların farklı fikirlere gittiğini görüyoruz. Sisifus mitine baktığımızda, her şeyin çok tekdüze, absürt derecesine varan bir anlamsızlık içinde tekerrür ettiğini söyleyebiliriz, ama Sisifus taşı her yukarıya taşıdığında yeni bir deneyim kazanıyor. Kasları gelişiyor. Taşı nasıl daha iyi kavrayacağını öğreniyor. Böylece her eylem tekrarlansa da tekrar edilmez sonsuz bir düzlemde uzayıp gidiyor.

Çok kıymetli eserler er ya da geç su yüzüne çıkacaktır

“Ciddi edebiyat eğer gerçekten iyiyse kaçınılmaz olarak popülerleşecektir” diyorsunuz bir yazınızda. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Nitelikli bir edebiyat eserinin popülerleşmesi doğal bir süreçtir. Tarih bize bunu göstermiştir. Vakti zamanında hiç kıymeti bilinmeyen eserler bir yerde bir şekilde hak ettiği üne kavuşmuştur. Oğuz Atay kendi zamanında kıymeti hiç bilinmemiş bir yazardır. Tanpınar da tanınmamaktan, sesinin kesilmesinden mustariptir. Yine Tolkien gibi bir profesör çocukça şeyler yazdığı için eleştirilmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Çok kıymetli eserlerin er ya da geç su yüzüne çıkacağı kanaatindeyim. Popüler olmak illa ki kıymetli şeyler yapıyor olmak anlamına gelmez. Ya da tam tersi, hiç tanınmayan bir eser kıymetsizdir diyemeyiz. Fakat bir eserin iyi ya da kötü olduğunu zaman belirleyebilir. Popülerlik belli bir zaman dilimiyle bağlantılı olan bir tanımlama. O zaman dilimine ait kıstaslar, değer yargıları, reklam ya da tanıtım bir edebi eseri değerinden bağımsız gömebilir ya da göklere çıkarabilir, ama zaman geçse de eskimeyen eserler doğal bir popülerliğe kavuşmuş olur.

Tıkanma denen şey emek harcanarak aşılabilecek bir duraklama…

‘Yazar tıkanması diye tabir edilen durum gerçekten var mı? Bu durumu yaşadığınız oldu mu?

Yazar tıkanması diye bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Bu yazarlığa ulvilik atfetmek ve bu işi romantikleştirmekle alakalı yanlış bir algı. Öğretmenler öğretmen tıkanması, marangozlar marangoz tıkanması yaşamıyorsa, yazarlar nasıl yazar tıkanması yaşıyor. Yazmak ilhamla gelen bir şey değil benim için. Birtakım kişiye özel hassasiyetler ve melekeler yazarlığın avantajına olabilir.

Bülent Ayyıldız

Çevreyi farklı yorumlayabilme, kelime dağarcığının geniş olması, detaycı gözlem yapabilmesi gibi vasıflar yazanı öne çıkarabilir, ama yazar çok yetenekli bile olsa disiplinli bir çalışma ritüeli olmadan ortaya ürün koyamaz. Belli bir plan, proje ya da tez gibi konusu belli, nasıl başlayacağı, gelişeceği ve nereye gideceği tam net olmayabilir bir yazım sürecinin. Bazı yazarlar sadece bir imgeden yola çıkar, bazıları bir metnin önce sonunu düşünür, bazıları da son ana kadar eserin sonunu bilmez, ama eseri sonlandıran herkes belli bir mesai harcamak zorundadır. Tıkanma denen şeyin de emek harcayarak aşılabilecek bir duraklama ya da bıkkınlıktan ileri geldiğini düşünüyorum.

Edebiyat temalı, Youtube’un ruhuna uygun bir format geliştirilmemişti

Yazmak ve yazarlık hakkında konuştuk. Biraz da farklı alandaki bir üretiminizden konuşalım. ‘Hepsi Hikaye’ isminde Youtube kanalınız var bir de. Kurmacayla ilgili bir Youtube kanalı oluşturma fikri nasıl oluştu? Son olarak biraz da ondan bahsedelim isterseniz.

Bahsedelim. Kurmacayla ilgili bir Youtube kanalı açma fikri bu alandaki boşluğu görerek başladı. Birçok şeyin kanalı varken edebiyat temalı kanallar pek yoktu. Kitap tanıtımları ya da tv programı tadında edebiyat kanalları vardı ama Youtube’un ruhuna uygun bir format geliştirilmemişti.

Bu tarz işlere meraklı olanlar varsa yeni bir başlangıç yapmaya hazırım

Biz de böyle bir şeyin çok izlenmeyeceğini bile bile biraz öncü olmak adına kurmaca üzerine bir kanal açtık. Teknik açıdan da zayıf olduğumuzun farkındaydık. Yine de kendi eğlencemiz için bu işe giriştik. Geçen sene de yurt dışında olduğum için video yükleme işi sekteye uğradı. Zaten bir sürü aksaklıkla birlikte zorlandığımız bir saha haline gelmişti, ama bu tarz işlere meraklı olanlar varsa yeni bir başlangıç yapmaya hazırım.

Bülent Ayyıldız kitapları

Durun Yanlış Anladınız/ İz Yayıncılık

Gölgesiz Matiz/ İthaki Yayınları

Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil/İthaki Yayınları

J.D. Salinger/Gerekli Kitaplar

Ortaçağ İtalyan Edebiyatı: Kurumlar-Kişiler-Kavramlar/ Çizgi Kitabevi

Ajanda İstanbul/2020

Please follow and like us:
Exit mobile version