Site icon Ajanda İstanbul

Süleyman Arif Yıldız, Korkunç Beyaz’ı yazdı: Acı Bir Tebessüm

Süleyman Arif Yıldız

Süleyman Arif Yıldız


Süleyman Arif Yıldız, İbrahim Halil Çelik’in yeni çıkan öykü kitabı Korkunç Beyaz’ı Ajanda İstanbul için yazdı:

Acı Bir Tebessüm

Edebiyat dergilerinde yayımlanan öykülerinden tanıdığımız İbrahim Halil Çelik’in ilk öykü kitabı Korkunç Beyaz geçtiğimiz aylarda İz Yayıncılık’tan çıktı. On yedi öyküden oluşan kitap, İbrahim Halil Çelik’in nasıl bir edebiyat yolculuğu izleyeceğine dair kuvvetli işaretler veriyor.

Şair Robert Graves iki gerçek tema olduğunu ifade eder, sadece iki gerçek tema, aşk ve ölüm. Ölüm, Çelik’in öykülerinde bir zemin adeta. Hikayeyi çevreleyen ama görünmeyen bir halka. Ölüm kimi zaman intihar olarak, kimi zaman adli tıp alanına giren teknik bir konu olarak yer alıyor öykülerde. Bazen aşkla ölüm kol kola giriyor, bazen de neşe ile anlatılan bir öykünün arka planı olarak çıkıyor karşımıza.

Korkunç Beyaz İz Yayıncılık

Öykü eksiltili bir tür ise eğer, fazlalıkların kabul görmeyeceği bir sanatsa ve tek şansı nakavtsa İbrahim Halil Çelik bunu hakkıyla yapıyor. Kısa ama etkili öyküler kuruyor. İlk birkaç cümlede içine çekiyor sizi öyküleri. Okuru yormuyor. Kurgu becerisiyle, fazlalıktan arınmış sade ama derinlikli anlatımıyla incitici gerçekleri, kırgınlıkları, kayıpları saf bir dille anlatıyor. Birkaç cümle ile öyküye girip kıvrak bir kurgu ile tatmin edici bir finale ulaştırıyor okurunu.

Araba İlanı adlı öykü ile başlıyor Korkunç Beyaz. Araba satış ilanı gibi kurgulanan öyküde ironi ve hüzün buluşuyor, mizah göz kırpıyor. Kitap boyunca pek çok kere karşımıza çıkacak neşeli dili ilk bu öyküde tadıyoruz. Belki bu neşeli anlatımı biraz açmak gerekecek. İbrahim Halil Çelik öykülerinde karakterler genelde bir dertle, ciddi bir acıyla karşı karşıyalar; kimi zaman koca şiddeti, kimi zaman yaşanılan bir kaza, bir ölüm, bir kayıp, bir körleşme, yatalak bir baba, pısırık bir eski koca, kara bahtlı bir kadın. Ama yaşanan tüm bu dertlere bir çeşit neşe ile yaklaşılıyor. Bu da öyküler bittiğinde yüzümüzde acı bir tebessüm oluşmasına neden oluyor. Kitaba adını veren Korkunç Beyaz öyküsünde bu durumu net olarak görüyoruz. Yaşadığı çok önemli kayıp sonrası elinde kalanlarla yaşamını sürdüreceğine dair bir umut görüyoruz karakterde.

Korkunç Beyaz’da yer alan pek çok öykü birinci ağızdan yazılmış. Bu da öykülere samimiyet olarak yansıyor. Kitabın ikinci öyküsü Yarım Bir Tümce’de geçen Borges’e ait “Birinci ağızdan yazılan öykülerde kahramanlar ölmezmiş.” cümlesinden bu durumun bilinçli bir tercih olduğunu anlıyoruz.

Kitapta benim en sevdiğim öykülerden biri Bir Çürük Elma adlı öykü oldu. Kısa denilebilecek bu öyküde karakter oluşturma başarısı dikkat çekiyor. Kargo firmasında çalışan kadın karakter kanlı canlı karşımıza dikiliyor adeta. Karakterin işyerindeki sorunları, yaşadığı sıkışmışlığı, çaresizliği, ekonomik kaygıları yüreğimizde hissediyoruz. Yatalak babasına bakan Yüksel’in tükenen sabrına rağmen ona duyduğu merhamet dokunuyor bize.

İbrahim Halil Çelik

Öykülerinde taşra, hem mekân olarak hem de oraya özgü kelimelerle geniş yer buluyor kendine. Bunlardan biri de Baraj öyküsü. Biyografik unsurlarla da içerdiğini düşündüğüm öykü, baraj altında kalan köyler gibi bölgenin önemli sosyal sorunlarından birine değiniyor. Ama bunu yaparken pek çok başka konu da yer buluyor kendine. Türkçeyi çok sonra öğrenen bir çocuk, annesinin anlattığı ve peşini bırakmayan korkulu masallar, şehre gidip özüne yabancılaşarak dönen bir adam.

İlginç Bir Davetiye öyküsü kurgusu ve sürpriz finaliyle başarılı öykülerden bir diğeri. Öykü boyunca gariplikleri ile anlatılan karakterin, anlatıcı karaktere oynadığı oyun okuru ters köşe yapıyor.
Kitapta yer alan ve benim beğendiğim öykülerden bir diğeri de Dirgen Ali öyküsü. Bu öykünün atmosferi, Metin Erksan’ın Yılanların Öcü ve Susuz Yaz filmlerindeki atmosferi çağrıştırdı bana. Öykü finalinde ise post modern denilebilecek bir hamle ile öykü karakteri ansızın anlatıcıya sesleniyor. Etkili ve sarsıcı finallerden birisiydi bu açıdan.

Üçlerden Çektiğim adlı öykü kurgusu, dili ve hüznü ile iz bırakan öykülerden biri. Yetimlik duygusunu anlatılıyor bu öyküde. Bir yetimin yanında ana kelimesini dikkatli kullanmamız gerektiğini hissediyoruz. Öykünün en can alıcı cümleleri ise şöyle: “Annemi üçüncü sınıfta kaybettim. Karımı evliliğimin üçüncü yılında. Beşiktaş her sene üçüncü oluyor. Nedir benim bu üçlerden çektiğim?” Acı bir tebessüm yine gelip yerleşiyor dudaklarımıza.

İbrahim Halil Çelik öykülerinde görünmeyi seven bir yazar. Sinemada yönetmenin filminde kısa bir süre görünmesine anlamına gelen cameoya benzer bir şekilde öykülerinde görünüyor ya da bunu okura hissettiriyor. Buna dair anahtar bazı kelimeler var bunları tespit etmek de okura kalıyor. Kitabın sonuna geldiğimizde pek çok hikâye ve karakter kalıyor zihnimizde, bunların ne çabuk içimize işlediğine hayret ediyoruz. İşte bu son öykü o karakterler ile hikâyelere ufak bir değini ve adeta öykülerinin öyküsünü oluşturuyor.

İbrahim Halil Çelik bu ilk kitabı ile acı ile neşenin yan yana yürüdüğü tarzıyla, birkaç fırça darbesiyle karşımıza hüzünlü ve çarpıcı portreler çıkarmasıyla sağlam bir başlangıç yapmış. Korkunç Beyaz, anlaşılmayı ve sevilmeyi bekleyenlerin, doğru anda yanlış kararlar verenlerin, acılı ama umutlu insanların kimi zaman yaralayan, kimi zaman umutlandıran öyküleriyle okurunu bekliyor.

Süleyman Arif Yıldız

Süleyman Arif Yıldız

Ajanda İstanbul/2020

Please follow and like us:
Exit mobile version